Çürüyoruz; bir meyvenin kendini yitirmesi gibi büyük bir hızla, fütursuzca etrafımızdaki her şeyi de alarak içimizdeki tüm güzelliklerle tükeniyoruz. Bir bölgesi çürüyüp başka meyvelere değen ve onları da çürüten o kendini yitirmiş meyve gibi toplumsal ahlakta koca bir dezenformasyonun ipinde savruluyor.
Toplumu kimyasını yitirmiş, her geçen gün daha kötü haberlere uyanan bizler, kendimizi sorgulamıyor, iğneyi hiç kendi parmağımıza batırmıyorduk. Binlerce kadın, çocuk, hayvan, kendi ahlâki normlarına göre yaşayan ruhunu karartmış sadece etten ve kemikten varlıklarca katlediliyor ve sözde toplumsal ahlâki değerler kaybedilen onca canla beraber yok olup gidiyordu. Toplumsal ahlak kişisel bir ajanda değildir aksine kişilerin görüşleriyle esnetilmeyen senelerce bu toplumun yakasına mühürlenmiş yargılardır. Her bireyin doğrularının ortalaması yaşanılan nefes alınan o toplumdur. Oysa bireyler kendilerini, değerlerini geliştirmedikçe bu ortalama bugün olduğu gibi düşecektir. Toplumumuzun ahlâkı kötülüğün ve kötülükle beslenenlerin hançerine takılı ve bizler eski neşemizi kaybetmeye, her gün gelen kara haberlere alışmaya ve tepkisiz kalmaya hızla devam ediyoruz. Mesela eskiden bir kere bile kilitlemediğimiz kapıları kaç farklı anahtarla kilitler olduk. Maalesef bir türlü farkına varamadığımız döngü şu ki; kötülük, kapının dışından gelmiyor evin içinden yayılıyordu. Sevgisiz bir arada kalan ebeveynler ölene kadar, şiddet gören çocukları kötü ruhlarla besliyorlardı. Üstelik karakterinde gelişme gösteremeyen, zamanında el uzatılamayan bu çocuklar büyüyüp ailelerini katlediyorlardı. Bu aileler kendi katillerine bakmıştı, yedirip içirmişti. İşte iyi bir ortamda yetişemeyen, kötü alışkanlıklara sarılmış veya türlü psikolojik sorunları olan ancak geç fark edilen bireyler ve onların değer yargıları toplumda acı beşiğini sallıyordu.
Kısaca toplum silüetini yitirmeden toplumdaki her birey olarak kişisel hatalarımızı, sorunlarımızı düzeltebilecek eğitim seviyesine gelebilmeliyiz ki bizden sonraki nesillerin üzerinden bu yük kalkmış, toplum eski neşesine kavuşmuş, samimi, dürüst, neşeli, kollayıcı ve eğitimli harika insanlarımızın olduğu ülkemizin asil değerleri tüm zarafetiyle her sokakta gezinmiş olsun. Elbette kötülük durmayacak ama her bir sokakta nefes alan sağlam değerlerimizi sarsamayacak kadar cılız kalacak.
Vaktinde verilen sevgi ve değer, bir hayatın önünde çiçekler açtırır gibi görünür ancak o hayat binlerce hayatın içinde gezinir. Bir kişinin sevgisizliği binlerce sevgiyi soldurur. Sevgiyle kalın…