Eğitim bir ülkenin omurgasıdır.
Eğitimin yıllar geçtikçe olan dönüşümü ülkenin her bir bireyinin gelişimi için önemlidir. Eğitimde öğrencinin dönüşümü kadar öğretmenin de dönüşümü önemli rol oynar. Sadece öğrencinin geliştirilmeye çalışıldığı toplumlarda isteksiz,tekrarlayan,gelişmeyip dönüşemeyen eğitimciler yığılır.
Eğitimci ile öğretmen aynı sınıfta değildir.
Eğitimcilik öğrenmenin dersle yeterli kaldığı sınırlarda yer almamalıdır. Günümüze baktığımızda öğrenci sadece dersini dinleyip meraklanmıyor, öğretmen ise eğitimci kanalından çıkıp öğretmeyi günlük rutini hâle getiriyor. Aynı döngüde kalan öğrenci eğitime karşı isteksiz ve duyarsızlaşıyor. Oysa eğitim öğrenci ve öğretmenle birlikte doğan, daima gelişen bir kavram olmalıdır. Eğitimin köşeye atıldığı bu dönemlerde çocukluktan yetişkinlik dönemine kadar olan bir doğruda inceleme yaptığımda genç neslin öğrenmede, araştırmada ve merakta eksiye gittiğini, eğitim almanın önemini anlamadan geleceklerini kolay yönden kurmaya olan çabalarını görüyorum. Bu durum eğitimci olarak beni derin bir çukura çekip, ne kadar çabalasamda bu çukurdan tek başıma çıkamayacağımın gerçeği ile yüzleşmeme neden oluyor. Öğrenci eğitime, bir şeylerin değişmeyeceğini düşünen öğretmen ise eğitmeye karşı duyarsız hâle geliyor. Ülkemizde eğitim geri planda kalacak bir oluşum değildir. Aksine en çok üstünde durulması ve geliştirilmesi gereken bir noktadır.
Eğitimin bir reaksiyonu olmalıdır. Bu cümle size bir kalıbı hatırlatmasın. Reaksiyondan kastım aslında bir oluşum. Kimyada nasıl ki bileşik kavramı bir yapının gerçekleştiğini gösteriyorsa eğitiminde bir kimyası olmalıdır. Ülkemizde henüz ispatlanan bir eğitim reaksiyonu oluşturamamışken, oluşmamış bir şeyi geliştirmeye çalışmak maddi ve manevi yıkım olacaktır. Nitekim oluyor da…Önceliğimiz bu reaksiyonun temelini atmak, bu temelin üzerine yeni reaksiyonlar geliştirmek olmalıdır. Bu temel öncelikle evde atılır, ebeveynler çocuğunu evden uzaklaştırma, rahat etme bilincinden çıkartılıp eğitime önce kendileri hazır olmalıdır. Bu da ebeveynin aldığı eğitimle ve kendini geliştirmesiyle mümkündür. Daha sonra işini seven, iyi bir eğitim almış, eğitimciliğini ömür boyu sürdürebilecek mentale sahip öğretmenler yetiştirerek temel sağlamlaşır. Okullara gerekli yatırımlar yapılıp öğrenci sahaya bırakıldığında istenilen reaksiyon ortamı hazırlanmış olur.
Önemli olan bu reaksiyon şartlarını bozmamak, stabil duruma getirmektir. Etkili eğitime giden ilk yol bulunduğunda diğer yollar kendini belli edecek ve denenmek üzere şekillenecektir. Eğitime bakışımız kısaca ulu önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün altını çizdiği şu cümlelerle temellidir;
“En değerli varlıklarımız, çocuklarımızın en iyi eğitimi almaları ve gelecek için sağlam adımlar atmış olmaları hepimizin ortak hedefidir. Geleceğin güvencesi sağlam temellere dayalı bir eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır”